19 Ekim 2007 Cuma

Bebek Çarkı... Beşik Alarmı

Bebek Çarkları diye birşey varmış. Taa 1198 yılında, devrin Papa'sı tarafından uygulamaya alınmış. Nehre atılan çok fazla yeni doğmuş bebek ölüsü ile karşılaşılmaya başlandığında, bunun üzüntüsüne dayanamayan Papa, tüm kadınlar manastırlarına buyurmuş bu sistemin kurulmasını ve halka duyurulmasını.

Ailesi tarafından çeşitli sebeplerle istenmeyen, bakılmayacak, gayri meşru olan veya yoksulluk sebebi ile ailenin geri kalanınında yaşanacak pay kaybı korkusundan dolayı "normalde" nehre atılarak veya farklı yollarla öldürülen yeni doğan bebeklerin manastırlara "kapalı" sistemde bırakılması üzerine kurulmuş uygulama.

Sanıyorum şu andaki döner kapıların bir başka şekli. İçerideki dışarıdakini, dışarıdaki içeridekini göremiyor. Manastırın dışında, bebek çarka konuluyor ve çark çevriliyor. Bebek hoop manastırın içinde. Rahibeler her sabah bu çarkları kontrol ediyor ve bebekleri sahipleniyor. (Bebeklerin vaftiz edilmeden bir birey olmadığını düşünen bir inanç sistemi için, Papa'nın tavrı hayli radikalmiş aslında)

2006 yılında da Italya bu uygulamayı, evlenmemiş annelere, yasadışı göçmenlere çözüm olarak, biraz daha modernleştirerek uygulamaya almış. Kiliselerin ve manastırların dışına, yalıtımlı soğuk almayan beşikler konulmuş. Biri bebeğini gelip buraya bıraktığında içeride bir yerde bir alarm çalıyormuş, rahibeler de en yakın hastaneyi arıyarak bebeğin sağlık durumunun kontrol edilmesini sağlayıp, bebeğe kalacak yer, aile vs sağlama işlerini organize ediyorlarmış.

Bir bebeğin her ne şartta ve sebeple olursa olsun bırakılmaması yönünde inatçı, keskin ve hatta hiçbir tartışma kabul etmez bir tavrım ve saplantım olsa bile, etrafımızda hergün duyduğumuz bebeğini torbaya koyup öldüren, apartman boşluğuna atan, tuvalete atan yaratıkların haberlerini duydukça, bu bebek çarkı veya beşik alarmı sisteminin hiç de fena olmadığını düşünmeden edemedim.

Yıllardır camiye bebek bırakma alışkanlığı olan bir millet niye camilere korunaklı, bebekleri bırakacak bir yer yapmamışlar acaba? Dinde yasak tasvip etmiyoruz desek, hepsinde yasak ama bebeği birey olarak bile kabul etmeyen bir inanış bunu yapmış işte.

Ve ben bunca lüzumsuz şey bilirim, hayatım ıvır zıvır bilgi topaklarından oluşur. Ama bunu yeni öğrendim. Ne güzel ! Çok uzun zamandır yeni bir şey öğrendim. (Bundan bile kendime bir pay çıkardım, yuh bana! )

2 yorum:

No More Virgilius dedi ki...

Hürmetmeap Hemşire,

Alemlere rahmet olaran gönderilen resul-u ekrem tarafından irad buyurulan bir hadis-i şerif vardır; "Rabbim, hayretimi arttır" diye.

Allah hayret edeceğin şeylerle karşılaştırsın sizi.

Cumanız mübarek olsun.

:P

p.s. İmam Gazali de "faydasız ilimden Allah'a sığınırım" demiş bu yöndeki ^bir başka^ hadisten, biz onu en iyisi ignore edelim. Bu arada Seneca'nın "fazla bilgi, fazla ışık gibidir, insanı kör eder" şeklinde gevelerken bir çömezinin sorduğu soruya cevap veremediği ve komplekse girip kendisini böyle savunduğu söylenir. 1984'te ne güzel geçer; "ignorance is strength."

ishal oldum, aralıksız yazabilirim.

gidip ağzımı yıkayayım.

Sindar dedi ki...

Freedom is Slavery...

"Rabbim hayretimi arttır"...

Bunun için en son dua ettiğimde 3 aylık bir Hindistan seferi kazanmıştım Banka'mdan... Hayli hayret vericiydi, açık kalan ağzım son seferin bitmesinden 2 hafta sonra kapandı :)

Şunu öğrendim ki dua etmek "peşin kabûl"muş.