3 Ocak 2009 Cumartesi

İyileştirilemeyenler...

“Çok zaman oldu” dedi. “Ne kadar çok zaman olduğu hakkında konuşmayalım” dedi diğeri. Tamam diyemedi, çünkü hiçbir zaman “tamam” diyebilen kişilerden olamamıştı, cümleleri hep itiraz, sorgulama, bir başka açı yakalama, bastığı yeri veya karşısındakinin bastığı yeri değiştirme ünlemi ile başlamıştı. Cüretkardı, korkusuzdu veya sadece aptaldı. Dümdüz bir çizgiyi yerinden kaldırabilse yumak haline getirebilecek karmaşıklığı içinde taşır, elindeki her nesneye bulaştırma kabiliyetini sergilemeden geçemezdi. Zaten o yüzden burada değil miydi? Ayrıca cümlelerin içindeki negatif kurulumlar, anlamlar veya imalar o karşı konulmaz mekanizmayı harekete geçiriyordu. Tüm bilgi sistemini tara, kullanabileceğin verileri hazırla, sorgula, irdele, saldır, geri çekil, mesafe ver, bilgi al, tekrar irdele, saldır ve tartışmayı sonlandır. Zaten o yüzden burada değil miydi? Karşısındakinin oturuş şeklini inceledi. Görevini yapan, yapıp bitirip gitmek isteyen, tüm dikkatimi sana yönelttim bakışlarını takınmış ama aklı akşam karısını nasıl atlatacağı ile meşgül, çok bilen, ama çok oynayamayan, önemlisin mesajını tüm vücud diline yüklemeye çalışan bir yalancı. Hemen kucağında bir not defteri, söylenecek herşeyi not almaya hazır görünümü. Ama not defterinin üzerindeki karalamalar ne kadar saklamaya çalışsa da kenardan görünmeyecek gibi değil. Yuvarlak hatlı karalamalar, köşeli değil, yıldız şeklinde değil, simetrik değil, sanatsal değil, sistemsel hiç değil, karaktersiz. Sadece sıkılmışlık karalamaları. Biraz ruh yükleseydi bari yaptığı karalamlara diye düşündü. Masanın üzerine özenle yerleşitirilmiş 2 su dolu bardağa baktı. Sahnenin bir diğer parçası, kendini rahat hisset, konuş, konuşmaktan susayacaksın bak suyun da burada, hazır. Bunu mu demeye çalışıyor diye düşündü. Zaten tüm bunları her ayrıntı kırılımında sürekli düşündüğü için burada değil miydi?

“Ne kadar çok zaman olduğu hakkında konuşmayalım mı diyorsunuz?” dedi. “Evet” dedi diğeri.

Zaten bu nedenle o kapıdan çıkıp gitmemişmiydi. Kaçıncı olmuştu bu. Bir yandan da çıkış-gidiş sebepleri gitgide tükeniyordu, sığlaşıyordu. İyileştirilemeyeceklerden biri olmayı kabul etmişti.

Hiç yorum yok: