11 Ocak 2009 Pazar

Evlilik Üzerine...

Evlilik güzel bir şey. Herkes bir kere denemeli. Evlilikte "Allah'ım mutluluktan öleceğim" deme ihtimali sayısal lotonun n'de 1 ihtimali kadar belirsizdir, değişkendir, güvenilmezdir, ulaşılmazdır. Ama bir "ihtimal"dir. Sayısalın büyük ikramiyesini vuranın diğer insanlardan ne farkı var değil mi? Şerbetlidir olsa olsa. Neyse evlilikte kıvam budur.

Portakalı sağdan sola doğru soyuyormuşum. Çayı da sağdan sola doğru karıştırıyormuşum. Söylenene göre herkes her ikisini de soldan sağa doğru yapıyormuş. Kendim hakkında bir şey daha öğrendim 30 yaşımdan sonra. Konuyla bir ilgilisi var mı, yok tabii ki. Ama buralar benim, istediğimi araya sıkıştırabilirim. Kime ne ki... Tehlikeliyim bir zamandır. Yaklaşmıyorum kimseye. Kimse de yaklaşmasın bana. Söyleyeyim de ben. İyi bir insanım ya, pek düşünceliyimdir. Bunu da bir başkası söyledi, pek seviyorlar beni analiz etmeyi arkadaşlarım, bitiremediler senelerdir. Ne varsa.

İnsani iç güdülerin zaptedilemeyişi nedeniyle asayişin sağlanması amacıyla hayat bulmuş bir kurum olan evlilik aslında şirket anlayışı ile çalışır. İlişkilerin bir alış-veriş'den hiçbir farkı yoktur. İnsanların varlık tarihine şöylece bir baktığında görürsün ki, önce evlilik yokmuş, birliktelik varmış, üreme birlikteliği... Sonra sivilizasyon başlamış, insanlar kırık dökük veya iyi kötü mal ve toprak sahibi olmaya başlamış. Babası olmayan ortalıkta koşuşturan çocukların anaları, tüm baba adaylarının üzerine yürümüşler, nerede bu sübyanların rızkı diye, çıngar çıkmış. Yasa koyucular veya daha doğrusu en güçlü olanlar, üreme faaliyeti gerçekleştiren çiftlerin birbirlerine söz vermelerini istemiş, kiminki kimden belli olsun kavga da bitsin demişler. Halk tamam demiş. Ama insanoğlunun fıtratı uygun değil ki söz tutmaya, tutamamışlar. Gitmiş adam başka çıtır bir hatuna, hatun gitmiş pirinci takas ettiği tavukçuya. Yine etrafta koşuşturan çocuklar olmuş, her bıyıklıya baba diyorlarmış. Çok Tanrı'lı dinlerde, şamanları demiş ki, tanrılar kızıyor bak haberiniz olsun, dağdan ateş püskürecek üzerinize, nehirler taşıp ocaklarınıza tükürecek, yağmurlar babasız çocukları alıp götürecek, ya varınızı yoğunuzu bu tanrılara hediye edeceksiniz yada sözünüzü tutacaksınız. Halk tırsmış tabi, hemen kocalar evlerine dönmüş, başkasından olan çocukları sahiplenmişler. Herşey dönmüş normal ritmine, kimliksiz çocuklar kalmamış neredeyse, ama insan durmaz başlamış yine başka çıtırlara kaymaya, ne yazık ki doğum kontrol yöntemi de yokmuş, zaten olsaydı bugün evlilik diye bir kurum da olmazdı. Bak bu söylediğim çok önemli bir varsayımdır, unutulmasın. Bakmışlar olmayacak, gücün varsa al, götür ikinci kadına da söz ver, yeter ki karışıklık olmasın demişler. Tek tanrılı dinler başladığında ise, insanoğlunun basiretsiziliğinin, nefs illetinin ucu bucağı olmadığı Adem'in elmayı dişlemesiyle anlaşılınca, tüüm cem-i cümle dinler evliliği farz kılmış. Ve resmi olarak evlilik kurumu kurulmuş.

Avrupa insanının bir kısmı o sıralar açlıktan telef olurken, bir kısmı fırfırlı eteklerini uçuşturuyorlarmış. Varlıklı kesim insanlarında evlilik, madem zorunlu bari işe yarasın vizyonu ile ticari evlilikler başlamış. Şirket birleşmeleri gibi aileler birleşmeye başlamış, veliahtlar peydahlanmış. Aç olan kısmında ise kadın-erkek evlilik kurumunda birbirlerine sarılmış. Sevgi var mı yok mu bilinmez ama şimdiki evliliklerin bir kısmının mantığı bu noktada başlamış. Amerika'nın kuzey kesimlerinde ise "erkek" adamlar, erkeklikleri nedeniyle kadınlara bakalı, besleyelim, büyütelim ve dağurtalım mantığı ile dört elle sarılmışlar evliliğe.

Sonraki bir dönemde insanoğlu bir anda evliliğin özgürlüğü kısıtlayan ve insan doğasına aykırı birşey olduğunu düşünmüş ve tekrar dönmüş gayri meşru adlandırılan aslında kendileri için gayet meşru olan ilişkilere. Bir dönem dünyanın çivisi çıkmış.

Sonrasında ise tüm dünyayı saran aşk dalgası evlilik kurumuna da bulaşmış, aşk evliliğin ilk kriteri olmuş, bütün o çıkar, gelir ticari dengeleri altüst olmuş. Aşksız evlilikler olmaz olmuş. Ama ne yazık ki bu sefer de boşanmalar patlamış.

Bu arada boşanma mevzuunu atladım sanılmasın o apayrı bir konu.

Velhasıl gelmiş günümüz evlilikleri. Özellikle ülkemizde yaşı geldi diye evlenenlerin haddi hesabı yok. Zamanı geldi. Ne bu ki hasat zamanı mı. Tamam yeterince olgunlaştı, evlendirme zamanıdır.

Evlilik bir şirketten başka birşey değildir.

Daha ötesi umut edilmesin. Bir görevler silsilesidir. Görevlerin yerine getirilme yüzdelerinin karşılıklı tutarlılığı evliliği "mutlu" daha doğrusu "başarılı" kılan paramteredir.

Ben mi, ben emekli oldum, şirketlerle işim olmaz...

2 yorum:

phoenixia dedi ki...

biri yine "ne zaman?" diye sordu dimi..:):)

Sindar dedi ki...

yok valla bu işler bana göre değil :)