22 Mart 2009 Pazar

Pantheon...

Bazı yerler, bazı yapılar, bazı durumlar ve bazı insanlar çok nadir olarak bende anlatılamazlık hissi uyandırır. Ne dense, nasıl tarif edilse, nasıl nitelendirilse de yetersiz olacakmış, hani tam da o etki, o idrak edilen etki herhangi bir iletişim yolu ile tekrarlanamayacakmış, iletilemeyecekmiş veya canlandırılamayacakmış gibi gelir. Susasım gelir o zaman. O nedenle "etki"yi anlatmaktan kaçarım genelde. Bazen ender anlarda yazma isteğimin kendimi aştığı zamanlarda yazabilirim ancak. Kabiliyetim kısıtında... Bu o anlardan biri değil. Öyle "iyi" anlatamayacağım, "etki"yi de iletemeyeceğim. Üstünkörü bahis ederek geçip gideceğim.

Pantheon... İnsanoğlunun Tanrı'lara, gökyüzüne, yıldızlara adadığı en muhteşem yapıtlardan biri. Bir yapının Tanrı'lara adanıyor olması ve adayanın kendini Tanrı'ya adamışlığının derecesi o yapıyı muhteşemliğe ulaştırıyor. Pantheon'un bu muhteşemlikle son haline gelişi, icra eden insanoğlunun Tanrı'ya hediye ediyor oluşundan dolayı insanlık sınırlarını aşması gerektiğinden , belki de yaratılışından öteye uzanma isteği ile kendine yasak olan Tanrı'dan olma benliğine ulaşıyor olduğundandır. Böylesi bir akıl almaz iş gücü, akıl gücü, tasarım gücü, hayal gücü ve benlik neden aynı yerde bir amaç için bir yapı olarak vuk-u bulsun... Ve bir yapı neden sadece Güneş Tanrısına veya Yunan Tanrılarına değil de "Tüm Tanrı'lara" adansın... Belki de Dünya üzerindeki tek "Tüm Tanrılara" adanan tapınak Phanteon. Birine değil, bir kaçına değil, bir Tanrı'lar klanına değil... Tüm Tanrı'lar adına bu tapınak siz insanoğluna...

Roma'da ayakta duran ve en iyi korunan en eski yapı ve belki de Dünya'da... İlk inşasında ahşap gövdesi bir yangın ile oldukça ciddi hasar görmüş, yok oluyormuş... Hadrian yönetimi sırasında tekrar inşa edilmiş (126 AD). 7. yüzyıldan sonra ise kiliseye çevrilmiş ve hristiyan dünyasının eline geçmiş, bir dönem büyük insanların gömüldüğü bir yer olmuş... Neler görmüş, neler geçirmiş.


(Poz vermiş bu kız evladı ile onun resmini çekmeye çalışan bu insan neden benim resmime girmiş!!)

Pantheon Tanrısallığından ziyade bir mühendislik harikası. O dev gibi kolonlar tek parça ve onlardan onlarca var... Girişte ve içeride, dairesel yapsının etrafı dev kolonlarla çevrili. yapının kubbesinde göğe açılan "Great Eye" var, bu göğe açılan kubbedeki delikten günün öğlen vaktinde giren güneş, yapının tam orta noktasına denk geliyor. Bu göz hiç kapanmıyor, kışın bile. Yağmur, kar, rüzgar içeriye giriyor ama zemine verilmiş çok hafif eğimlerle giren su 1 cm çapındaki minicik gözlerden çok ustaca gizlenmiş deliklere gidiyor... Bir su gölcüğü bile oluşmuyor.

Kubbe şu ana kadar dünya üzerinde destekleri olmadan ayakta duran en büyük kubbe. Günümüz teknolojisinde bile aynı malzeme ile aynı büyüklükte desteksiz bir kubbe yapılamıyor. Kubbenin toplam ağırlığı yaklaşık 5,000 tn...
(Makinanın attığı tarihte yanlışmış! 08/03/2008 olacaktı!)

Mimar olsaydım, bu sır için orada yatar kalkardım...

Veya olmasam da ben yine orada yaşarım.

Bitti.

Hiç yorum yok: