3 Haziran 2008 Salı

İyi olmak...

- Nasılsın ?

- Çok iyiyim

- A aaa nasıl ? Hayırdır inşallah n’oldu şekercim ?

İnsanlar artık, “iyiyim”, “çok iyiyim” cevaplarına hayret eder oldu. İyi olmak için olağanüstü gelişmeler olması gerekiyor. Eskiden “İyi değilim” diyene sorulurdu niye iyi olmadığı, kaldı ki ben onu da sormazdım. Gerçi ben soru sormam zaten, anlatılırsa bazen dinlerim, bazen dinlermiş gibi yapar sistemimin diğer partition’ını çalıştırırım veya tüm bu zahmetlere değmeyecek biri ise hiç dinlemem. Gereği yok. Neyse iyi olmak için olağanüstü birşeyler olması lazım demek ki, hele bu hayret haline boğulan insan bir kadın cinsi ise bu olağan üstü durum özel hayat için evlilikle, iş hayatı için istifa ile sınırlıdır beklentilerde. Her iki durumda gerçekleşse benim iyi olma ihtimalim yok ki. Evlilik desen mümkün değil karalar bağlarım kendimi boğarım siyahlara, etrafımdaki tüm varlıklar için de tüm koşulları çekilmez hale getiririm. İstifa desen, öyle bir sabır var ki sistemimde, istifanın bir önceki adımı birilerinin kırılmış kemikleri, bir sonraki adım ise karakol olur. Dolayısı ile iyi olma durumu zaten söz konusu değil.

Bir de bu şekerim, şeker, şekercim, hayatım, canımmm durumu var ki, bunu telefonda duyuyorsam telefonu ısırmak, karşımda söyleniyorsa üç adet baklavayı çiğneyip yutmadan ağzımı kocaman açıp karşımdakine “bak bu da şeker, değil mi?” demek geliyor içimden. Sen kimsin! Daha ötesi benim şeker bir halim mi var ? Yok! Hiç olmadı.

Patron: İşler yetişmiyor, daha fazla özen gösterilmesini sağlamalısınız, bu durumu daha fazla tolere edemeyeceğim, bu sorumsuzluğa tahammülüm kalmadı.
Ben: Benimde iş planlaması, önceliklendirme, risk yönetiminden haberi olmaksızın güç kazanmak için herkesin elinden işleri toplayıp merkezileşmeye çalışan, bir günlük kişi başına düşen iş hacminin 3 günlük olmasına tahammülüm kalmadı
Sessizlik....
Sessizlik....
Sessizlik....

Odadan çıktık. Telefon çaldı.

- Nasılsın ?

- Çok iyiyim

- A aaa nasıl ? Hayırdır inşallah n’oldu şekercim ?

- Gelen, giden, şu, bu, iş, güç, yok bir şey.

- Birşey yokken çok iyisin yani ? Aaaa sen kesin aşık oldun şeker, bana söylemiyorsun !

Evet kısıtlı algı sınırlarında sadece aşk, iş olabilir tabii ki. Bir kez aşık olmak için bile birazcık da olsa insanın zamanı olması lazım. Benim çişe gidecek zamanım yok ! Bugün ilk defa az önce su içtim, sigara içtim. Aşkmış!

Patron: Toplantı odasında söylediklerin çok yakışıksızdı, beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattın. Burada bu kadar adam çalışıyor hepiniz sanalsınız.
Ben: Kadro tipini mi değiştiriyoruz ? “Daimi Personel”, “Geçici Personel” bir de “Sanal Personel” ekliyorum ben o zaman, İngilizce’sine de Virtual Staff diyelim, hani Virtual POS gibi, gerçi Virtiual POS’ların işlem hacmi oldukça yüksek, bizim “Virtual Staff” olarak o kadar yüksek değil işlem hacmimiz sizin de şikayetçi olduğunuz üzere...
Sessizlik
Sessizlik

Kalktım masasından, yerime geçtim. Telefon çaldı.

- Nasılsın ?

- Çok iyiyim

- A aaa nasıl ? Hayırdır inşallah n’oldu şekercim ?

- Gelen, giden, şu, bu, iş, güç, yok bir şey.

- Birşey yokken çok iyisin yani ? Aaaa sen kesin aşık oldun şeker, bana söylemiyorsun !

- Anlatsam ne anlayacaksın bilsem, üşenmeyip anlatacağım ama... Ben sana nasıl yardımcı olayım sen onu söyle bana.

Kötü olmak için major sebepler yoksa zaten iyi olmak zorundasındır. Kötü hissetme sebeplerini sisteme tanımlarsın, “else” condition’ına düşen her durum “iyi olma” eşitliğini verir. Bu kadar!

Telefon çaldı tekrar.

Patron: Burada ciddi bir problemimiz var

Ben: Evet var.

Sessizlik...

Hadi iyi geceler dedim çıktım. Hala da iyiyim !

Bu sıralar yine çizgiler silikleşmeye başladı. Hiç bu kadar silik, açık tonda, zor görülür kıvamda olmamışlardı. Hayırlısı olsun...

1 yorum:

phoenixia dedi ki...

ahahahah.. bayıldım..
seviyorum seni..:)