19 Haziran 2010 Cumartesi

Toplantı, Laplace, Olasılık, Schrödinger ve Zaman

Bu sıralar pek çok gün olduğu gibi dün de 7 toplantım vardı. Ara vermeksizin. Öyle olunca toplantılar yaşam alanına dönüyor. Bedenimi kurtaramasam bile ruhumu kurtarmak için sayısız maymunluk yapmam gerekiyor. Yine böyle bir sıkıntıdan can verme anında masanın etrafındakileri incelerken birinin kolundaki dövme dikkatimi çekti. Bozuk gözlerimle o mesafeyi göremiyordum. Ama görmem lazımdı, çünkü o dövme toplantının kalan kısmında kafamı meşgûl edecek oyuncak olabilirdi. Toplantılarda kalkıp dolaşmama alışık olan insanlar da değillerdi, başka bir klandı bunlar. Çay termoslarının durduğu masa o taraftaydı, ama yine de yeterli yakınlıkta değildi. Adım adım dedim kendime ve çay doldurmaya gittim. Sonra bir mucize oldu ve o dövmeli insan da çay doldurmaya geldi. Ve evet "Velle est posse" yazıyordu kolunda. Öğrenmiş olmanın ufak mutluluğu ile yerime geçtim. Çayı da sanırım orada bıraktım. Zaten önemli de değildi. "Velle est posse" (To be willing is to be able- İstemek mümkün kılmaktır olarak tercüme edilebilir.)
Bir müddet dövmeli insanı seyrettim. İçimde de bir yandan "Non omnia possumus omnes" (Genellikle "Herkes herşeyi yapamaz" diye çevrilse de aslında "Herkes herşeyi yapmaya muktedir değildir" olarak çevirmek daha doğrudur. Bu iki cümle arasındaki ufak farklılık ayrıca düşünülmeli... ) cümlesi dönmeye başladı buna karşılık. Acaba bir kağıda yazıp versem dövmeli insana ne düşünür diye hafif bir gülümseme ile düşündüm ama vazgeçtim. Koluna bu cümleyi yazacak kadar inanmışsa dokunmamalı diye düşünmeye çalıştım. Ama bunu sarsmak için hamle yapmak da çok heyecanlı olacaktı. Ve iyilik kazandı. Dokunmadım.
Laplace's Demon'ı düşünmeye başladım. Ne ilgisi var sorusu yanlış. Pekala ilgisi var. Laplace'in Şeytanı teorisi şunu iddia eder: "Bir harekete etki edecek tüm değişkenler bilinirse ve doğru hesaplanırsa o hareketin sonucu kesin bir şekilde bilinebilir. Değişkenlerin hesaplanabilme başarısının oranı ise o hareketin sonucunu bilme olasılığını verir." Mesela zar atıyorum diyelim, eğer zarın ağırlığını, bu ağırlığın her yüzeyine dağılış oranını, atarken verdiğim ivmeyi, çarpma etkisini, çarptığı yerin sertliğini, varsa hava akımını vs vs vs vs herşeyi hesaplarsam zarın kaç geleceğini kesinlikle bilebilirim. Ve eğer bunu bilebiliyorsam bu hesaplamayı zar ile istediğim sayıyı atabilmek üzere de kullanabilirim. Ve bu aslında "Velle est posse"yi çok da yalancı kılmaz. Ama "Non omnia possumus omnes"'i de yanlış kılmaz. Çünkü bu hesaplamayı da çok fazla yapabilecek adam yoktur zaten, ki bu yüzden bu teori "şeytan" adını almıştır. (Aslında bu adı Laplace'in teorisini şu cümlelerle açıklamasından dolayı almıştı: "Evrenin şimdiki halini geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek, ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek, aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir")
Gelgelelim ki modern fizik bu teoriyi öyle pek tutmadı çünkü Heisenberg diye bir bilimadamı doğada partikülerin konumu yada hızı kesin olarak bilinemez dedi. Partiküllerin üzerine ışık tutup konumunu belirleyebiliyordu ama ışıkla partikülün kesiştiği noktadan önce partikülün hızının ne olduğunu bilemiyordu. Dolayısı ile bir belirsizlik vardı. Laplace Demon teorisinin dediği gibi herşey öyle pek kesin olamıyordu.
Diğer yandan Schrödinger aynı soruyu farklı bir felsefi soru ile sorguluyordu ki bu teorinin başrolünde kedi olması biraz can sıkıcı, hani tüm deneyler fare ile yapılırdı. Neyse... Teori için gerekli malzemeler şöyle:
Bir kutu
Bir kedi
bir şişe
siyanür gazı
çekiç
çekici tetikleyecek bir mekanizma (kutu kapağı)
Teori ise şöyle çalışıyor:
Kediyi kutuya koyuyor, siyanürü şişenin içine, çekici kapak açılınca şişeyi kırabilecek bir noktaya yerleştiriyor. Kutunun kapağı kapalı, kutu açılıncaya kadar kedi hem canlıdır, hem ölüdür. Her iki olasılık da gerçektir. Kapak açılırsa, çekiç siyanürlü şişeyi kırar kedi ölür. Bir ihtimal gerçekleşir. Ama kapak açılına kadar "kesinlik" yoktur.

Kesinlik yok ise istediğin kadar hesapla, çabala veya "iste", beklediğin sonuca gidemeyebilirsin. "Velle est posse" yalan olur.

Kesinlik konusunu çürütmek için çok çok ağırlığı olan başka bir kanunun da yenilip yutulması gerekiyordu. Temodinamiğin ikinci yasası diyordu ki "Enerji çok yoğun olduğu ortamdan daha az enerji yoğunluğu bulunan ortamlara akma eğilimindedir." Bu teoriyi kanıtlayan yüzlerce şey de vardı zaten... (Ben hala inanıyorum buna!) Bu teori zamanın tek yönlü akışını da açıklıyordu. Sıcağın her zaman soğuğa doğru hareket etmesi gibi. Sonra Maxwell insanı gaz tüpleri ile yaptığı deneylerle bu "kesinliğin" aslında kesinlik değil "yüksek olasılık" olduğunu kanıtladı ve bilimadamı olan her insanoğlu aynı soruda kilitlendi kaldı "e peki o zaman, "zaman"ında mı tek yönlü hareketi mutlak değil?"

Bu kilit noktası hala pek çözülmüş değil, zamanın bükülmesi, katlanması, esnemesi, kaos teorileri vs vs vs uçuşuyor.

Kesinlik yoksa "Non omnia possumus omnes" daha olasıdır.

Bu arada ya birisi bir gün tüm iletişim kanallarından tüm dünyaya şu duyuruyu yapsa "Ey insanoğlu çok üzgünüz zamanı kaybettik. Artık "zaman" yok." ne olur acaba diye düşünmeye başladığımda çok şükür toplantı bitti.